Dışlanma Unsurları Bağlamında Mültecilik: Bir Sözlü Tarih Çalışması
- Dilara Gün
- 13 May 2021
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 May 2021
Sosyal dışlanma unsurları savaş sebebiyle vatanını terk etmek zorunda kalan binlerce mültecinin sosyal entegrasyonunu zayıflatmış ve zaten dezavantajlı bir konumda iken Türkiye’ye geldiklerinde bu dezavantajlarının büyümesine sebep olmuştur.
Pek çok güçlüğü bünyesinde barındıran göç hareketleri, süreç içerisinde hem göç eden hem de göç alan toplumlarda kültürel değişimlere neden olmaktadır. Bununla birlikte, zorunlu göçlerde mülteci veya sığınmacı olmanın toplumsal dinamikleri ekonomik nedenli göçlerden farklılık göstermektedir. Silahlı çatışma ve şiddet olayları, yaşamlarını ülkelerinde sürdürülemez kıldığı için yurtlarını ya da içinde yaşadıkları toplumları terk etmek zorunda kalan sığınmacıların çoğu ilk sığınma yeri olan komşu ülkelerde kalmayı tercih etmektedirler(Çoban,2018:194).
15 Mart 2011 tarihinde Suriye’de meydana gelen iç savaş nedeniyle ortaya çıkan ve Birleşmiş Milletler tarafından “günümüzün en büyük insani krizi” olarak nitelendirilen Suriyeli mülteciler sorunu, Türkiye gündeminin de ön sıralarında yer almaktadır. Suriye’ye olan yakınlığı ve uyguladığı politikalar sebebiyle bugün Türkiye 3 milyonu aşan Suriyelinin yeni yaşam durağı olarak dünyadaki en büyük mülteci nüfusuna sahip ülke konumundadır. Büyük bir bölümü kamplar dışında yaşayan Suriyeli mültecilerin varlığı, sosyal ve ekonomik yaşamda her geçen gün daha görünür olmaktadır(Çoban,2018:194).
Suriyeli mültecilerin yaş ortalamasının yaklaşık 22,5 ve Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin yaklaşık üçte biri (yaklaşık 1 milyon kişi) 18-30 yaş aralığında olduğu düşünüldüğünde genç nüfus oranının bir hayli fazla olduğu görülmektedir (Özerim,2016: 35). Bu genç nüfusla ilgili göze çarpan ilk nokta çoğunlukla kayıt dışı sektörlerde çalışıyor olmaları, eğitime katılma oranlarının az olduğu ve iş bulmakta zorlandıklarıdır.
Suriyeli gençlerin kayıt dışı olmalarına bağlı olarak suç şebekelerinin hedefi oldukları ve çeşitli suç örgülerine katılmaları için baskı yapıldığı aynı zamanda kamplarda kalan genç kadınların bu örgütler tarafında fuhuşa zorlandığı ve tüm bunlara bağlı olarak genç Suriyelilerin kötü muamele ve istismara karşı daha savunmasız oldukları sonucu çıkarılabilir. Bu kapsamda bu çalışmada genç mültecilerin dezavantajlı olan konuları tartışılacak ve içerme politikası önerileri verilecektir.
METOD
Suriyeli genç mültecilerin genel olarak yaşadığı dezavantajlı durumları, özelde ise Türkiye’de yaşadıkları dezavantajlı durumları inceleyebilmek ve yorumlayabilmek adına araştırma nitel veri toplama tekniklerinden olan sözlü tarih tekniği ile yapılmıştır.
Genç kadın mülteci ile yapılacak görüşme için daha önceden yarı yapılandırılmış olarak açık uçlu şekilde sorular ile görüşme yapılmıştır. Araştırmanın amacı ve kapsamı ile ilgili açıklama yapıldıktan sonra görüşme yapmaya gönüllü olan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Suriyeli bir genç kadın olan Essa ile 09.05.2019 tarihinde sözlü tarih yapılmıştır. Makale boyunca katılımcının kimliği gizli tutularak, Essa ismi katılımcıyı niteleyebilmek için araştırmacı tarafından kullanılmıştır. Görüşme 45 dakika sürmüş olup, toplamda 27 adet soru sorulmuştur. Katılımcı görüşmenin ses kaydına alınmasına izin vermiştir.
Araştırma, şu sorulara cevap aramaktadır: “2011 yılından itibaren Türkiye’de ki genç Suriyeli sığınmacılar sosyal dışlanmaya maruz kalmakta mıdır? Sosyal dışlanma söz konusuysa buna sebep olan toplumsal, hukuki ve ekonomik dinamikler nelerdir?
BULGULAR
Ekonomik Dışlanma:
Çalışmalara göre, mültecilerin yalnızca çok küçük bir bölümünün (%0.6’sının) formal istihdama katıldığı görülmektedir (Çoban,2018:202). Anlaşılacağı üzere göçmenler vasıfsız ve sigortasız işlerde çalışmaktadırlar. Buna bağlı olarak, yapılan görüşme sonucunda katılımcının sadece bir yerde gönüllü olarak çalıştığı fakat 26 yaşındaki abisinin ilk geldikleri yıllarda her gün başka bir yere iş başvurusunda bulunduğunu ve çalıştığı yerlerden parasını alamadığını belirtmiştir. Ayrıca hakkını istemek için nereye başvuracağını bilemediği için sorun yaşadığını belirtmiştir.
Katılımcı, ilk geldiği 2013 yılında İstanbul’da çok eski bir kapıcı dairesinde kaldıklarını ve ülkeler arasındaki fiyat farkından dolayı paralarının Türkiye’de ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini belirtmiştir. Kızılay’dan yemek yardımı ve Suriye’de ki bir kurumundan nakit yardım aldıklarını belirtmiştir. Şuan ise sadece annesinin bir kurumda gönüllü öğretmen olarak çalıştığını ve gönüllük bedeli aldığını aktarmıştır. Aynı zamanda katılımcı eğitimine devam edebilmek için Almanya’dan burs aldığını eğer o burs çıkmamış olsaydı eğitimine devam etmeyip çalışması gerektiğini belirtmiştir.
“Annem Suriye’de iyi bir okulda sınıf öğretmeniydi, buraya geldiğimizde hiçbir yerde iş bulamadı ve eşya alacak paramız yoktu. Yazlık kıyafetlerle geldiğimiz için çevreden bize yardım ettiler. Annemi hiç bu kadar üzgün görmemiştim.”
Zira kira artışları ve ucuz işgücü olgusu, aynı kamusal alanı paylaşan Suriyeliler ve yerleşikler arasındaki gerilimin temel sebebi olmaktadır. Böylece sosyal dışlanmanın hem etnik hem de sınıfsal bir boyutunun olduğunu söyleyebiliriz (Deniz,2016: 24). Buna bağlı olarak katılımcı çevredeki halktan “sizin yüzünüzden bizde iş bulamıyoruz” gibi söylemlerle karşılaşmıştır.
Kültürel Dışlanma:
Bazı göçmen gruplar, özellikle etnik ve dinsel yakınlık nedeniyle daha sıcak karşılanabilirken bazıları ise, farklı kültürel geçmişlere sahip olması nedeniyle o toplum tarafından dışlanır ya da kabul edilmeyebilir. Bu durum bazen deri rengi gibi ırksal nedenlerden, bazen dinsel farklılıklardan dolayı ortaya çıkabilmektedir (Deniz, 2016:27). Buna göre Essa Türkiye’ye geldiklerinde daha önce hiç Türk kültürüyle tanışmadığı için nasıl davranması gerektiğini bilmediğini ve insanların buna tepki gösterdiğini belirmiştir. Fakat ortak dini kimliğe sahip oldukları için bazıları tarafından daha yumuşak karşılandığını belirtmiştir.
Fakat katılımcı “Türkleri dizilerden tanıyordum fakat buraya geldiğimde izlediğim gibi olmadığını gördüm, buradaki insanlarda Suriyelileri sadece medyadan tanırsa önyargılı olmaları çok normal.” demiştir.
Katılımcının anlattığı bir olaya göre ise hastanede bir kadının onun anlayamayacağını düşünerek yüksek bir sesle nefret söyleminde bulunduğunu, onları pis, cahil ve fırsatçı olarak tanımladığını söylemiştir. Bu durumda ise çok üzüldüğünü ve hemen o ortamı terk ettiğini belirtmiştir.
Bourse’a göre, yeni-ırkçı ya da dışlayıcı söylemde, uzlaşmaz ya da eşitsiz olarak ilan edilen şey artık ırklar değil; adetler, inançlar ve uygarlıklardır. Sözü edilen şey, kültürlerin çatışmasıdır ve reddedilen şey, siyah ya da sarı insan değil; mutfaklar, kokular, ibadetler, sesler, kısacası ötekilerin alışkanlıklarıdır. Bourse’un söylediklerinden hareketle söylersek: sosyal dışlanma daha çok kültürel bir temelden beslenmektedir. Dolayısıyla sosyal dışlanmayı tetikleyen şeyler daha çok kültürel alışkanlıklar ve yaşam tarzları olmaktadır (Deniz, 2016: 27).
En çok karşılaştığı dışlanmanın ise dil sebebiyle olduğunu buna bağlı olarak insanları anlayamadığı durumlarda “madem konuşamıyorsunuz o zaman ülkenize dönün” gibi söylemlerle karşılaştığını aktarmıştır.
“Aslında kimlik kaybı yaşıyorum, 6 yıldır Türkiye’deyim. Türk toplumunda yaşıyorum ama Türk değilim Arabım ama Araplarla yaşamıyorum. Kim olduğumu bilmiyorum.”
Siyasi Dışlanma:
3 milyon 632 bin 622 Suriyeli geçici koruma statüsünde bulunuyor. Bu nedenle, bu statüye sahip kişilere sadece temel insani haklar tanınıyor. Bu sebeple oy kullanamıyorlar. Mültecilerin oy kullanabilmesinin tek yolu ise Türk vatandaşlığı alınması ve Türkiye ise sadece ‘nitelikli sığınmacıların vatandaşlığa alınması’ şeklinde tanımlıyor (Mülteciler Ve Sığınmacılar Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği, 2018).
Bu bağlamda Essa’nın vermiş olduğu bilgiye göre, aile bireyleri Türk vatandaşlığına alınmasına rağmen kendisine vatandaşlık verilmemiştir. Bu durumda çoğu genç mülteciler gibi Essa‘da sosyal güvenlikten ve çeşitli haklardan yoksun bırakılmıştır. Ayrıca kendisi vatandaşlık alamadığı için iktidarın ve politikaların değişmesi durumunda sınır dışı edilmekten korktuğunu belirtmiştir. Katılımcı ayrıca birkaç yıl ailesinin çalışma izni alamadıklarını ve bu dönemde zorluk yaşadıklarını belirtmiştir.
Toplumsal Dışlanma:
Katılımcı Türkiye’ye geldikleri ilk yıllarda insanların son yıllara nazaran daha anlayışlı olduklarını fakat zaman geçtikçe artık ülkelerine dönmeleri ile ilgili baskı yaptıklarını bu durumun onun günlük hayatında çok büyük bir engel olduğunu belirtmiştir.
“Bolu’da üniversitede hazırlık okurken ilk haftamda biri sınıfta bana doğru dönerek o oturduğun sandalye bir Türk için yapıldı sen burada ne hakla oturuyorsun.”
Essa okulda çok fazla ayrımcılığa maruz kaldığını ve yakın zamanda okulu dahi bırakmayı düşündüğünü belirtmiştir. Şuan sınıf arkadaşlarından bazıları ve bazı hocaların onu dışladıklarını aktarmıştır.
“Bir gün sevdiğim bir hocam yaptığım ödevle ilgili aferin çok güzel yaptın demişti, daha sonra sınıftan biri ise artık Suriyeliler bile bizden iyi yapar hale geldi” dedi.
“Başka bir gün bir hocamın yanına bir soru sormaya gittiğimde sen zaten bunları anlamazsın diyerek beni tersledi.”
Yaptığım görüşmenin sonucunda ise katılımcının toplumdaki neredeyse her kurumda bir ayrımcılığa maruz kaldığının ve onun için genelde ise bir mülteci için Türkiye’ye uyum sağlamanın zor olduğunun sonucuna ulaştım. Katılımcı görüşmeyi sonlandırırken ise Türkiye’yi çok sevdiğini fakat kendi ülkesinde ki savaş bittikten sonra geri dönmeyi düşündüğünü aktarmıştır.
SONUÇ YERİNE
Sonuç itibariyle, bu sosyal dışlanma unsurları savaş sebebiyle vatanını terk etmek zorunda kalan binlerce mültecinin sosyal entegrasyonunu zayıflatmış ve zaten dezavantajlı bir konumda iken Türkiye’ye geldiklerinde bu dezavantajlarının büyümesine sebep olmuştur. Ekonomik anlamda zorluklar yaşamasının yanında toplum tarafından nefret söylemlerine ve önyargılara maruz kalmış, ayrıca çeşitli haklardan mahrum bırakılmışlardır. Büyük oranda genç nüfusa sahip bir oranın varlığı ve kamplarda sadece %10’luk bir oranın yaşadığı düşünüldüğünde mülteci gençler kentlerde kayıt dışı olarak yaşamakta ve yoksulluk çekmektedirler.
Bu bağlamda sunulan içerme politikaları şu şekildedir;
-Öncelikle ilkokul çağındaki Suriyeli çocukların eğitimden verim alabilmeleri, okula ve müfredata uyum sağlayabilmeler için 1 yıl Türkçe hazırlık sınıflarında eğitim görmeleri gereklidir. Çünkü ilkokul çağlarında eğitimden yeterli verim alamayan bir öğrencinin gençlik zamanlarında okula devam etmesi ve başarılı olabilmesi pek mümkün sayılmayacaktır
-Ülkemizdeki mülteci gençlerin siyasi katılımlarını sağlamak, haklarının neler olduğunu öğrenebilmek, seslerini duyurabilmek ve olası negatif durumları önleyebilmek adına TBMM’nde üyeleri mültecilerden oluşan bağımsız bir heyetin oluşturulması gereklidir.
-Mülteci vatandaşların ortak bir problemi olan ayrımcılığı önlemek adına halkın bilinçlenmesi gereklidir. Bu yolla gerekli sosyal medya ve kitle iletişim araçlarını kullanarak ayrımcılık karşıtı dil konusunda farkındalık geliştirmek amacıyla kamu spotlarının yayınlanması sosyal hayatlarını daha yaşanabilir kılacaktır.
-Üniversitede ki mülteci gençlerin uyum sağlayabilmeleri amacı ile ofislerin kurulması ve öğrenciler ile çeşitli kaynaştırma etkinliklerinin düzenlenmesi gençlerin sosyalleşmesi adına etkili olacaktır.
-Suriyeli mültecilerin dil ile ilgili yaşadıkları problemler azımsanmayacak düzeydedir. Aynı zamanda çeşitli hastane, okul gibi kurum ve kuruluşlarda kendilerini ifade edemeyerek hem dışlanıyorlar hem de bu imkanlardan yararlanmakta zorluk çekiyorlardır. Bu kurumlara Arapça bilen danışmanların yerleştirilmesi mültecilerin hayatlarında kolaylık sağlayacaktır.
KAYNAKLAR
1) Çoban,B.(2018). “Türkiye’de İşsizlik Profili Bağlamında Suriyeli Gençlerin İstanbul İşgücü Piyasasına Katılım Sorunları”. Çalışma ve Toplum, s, 202.
2) Deniz,Ç., Ekinci,Y., Hülür, B. (2016). “Suriyeli Sığınmacıların Karşılaştığı Sosyal Dışlanma Mekanizmaları”. S.B.A.R.D, s, 24-27.
3) Özerim,G. (2016). “Genç Göçmen ve Mültecilere Ulaşmak İçin Gençlik Çalışanlarının Güçlendirilmesi”. Reach Out, s, 35.
4) https://multeciler.org.tr/suriyeli-multecilerle-ilgili-dogru-bilinen-yanlislar/ Erişim tarihi(19.05.2019).
Yorumlar